İcra ve İflas Kanunu, alacaklı ve borçlu arasındaki ilişkileri düzenleyen önemli bir hukuki çerçevedir. Bu kanun kapsamında, özellikle “Taşkın Haciz” meselesi, alacaklıların borçlu mal varlığını aşırı bir şekilde haciz etmesini önlemeyi amaçlayan bir düzenleme içermektedir. Bu yazıda, Taşkın Haciz kavramının hukuki boyutu ve doktrin görüşleri incelenecektir.
Taşkın Haciz, alacaklının borçlu mal varlığını değerinden fazla bir miktar üzerine haciz uygulamasını ifade eder. Bu düzenleme, bir yandan alacaklıların haklarını korurken, diğer yandan da borçlunun temel yaşamsal ihtiyaçlarını muhafaza etmesini sağlamayı amaçlar.
Doktrin görüşleri, Taşkın Haciz konusunda farklı perspektifler sunmaktadır. Bir grup hukukçuya göre, bu düzenleme, borçlunun insan haklarına saygı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Borçlu, aşırı hacizle temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanabilir, bu da adalete aykırı olabilir. Bu görüşe göre, Taşkın Haciz uygulamalarında insana saygı ve adaletin korunması büyük önem taşır.
Diğer bir perspektife göre ise, Taşkın Haciz, alacaklının haklarını daha etkin bir şekilde kullanabilmesi açısından önemli bir araçtır. Alacaklının, borçlunun mal varlığına daha fazla oranda haciz uygulayabilmesi, alacaklarını tahsil etme sürecini hızlandırabilir. Ancak, bu görüşün uygulanması durumunda, borçlunun korunması ve temel ihtiyaçlarının gözetilmesi gerekmektedir.
Hukuk sistemlerinde, Taşkın Hacizle ilgili yargı kararları ve uygulamalar da doktrin görüşlerini etkileyebilir. Yargı kararlarının, alacaklı ve borçlu arasındaki dengeli ilişkiyi temin etmeye yönelik olması, hukukun üstünlüğü ve adalete uygun bir biçimde işlemesi açısından kritik öneme sahiptir.
Taşkın haciz olduğu düşünülen hallerde, icra müdürlüğünün haciz işlemini tatbik etme tarihinden itibaren 7 gün içerisinde “şikayet” yoluna başvurulmalıdır. Bu süre zarfında borçlu, aşırı haciz uygulandığını düşünüyorsa, ilgili icra mahkemesine başvurarak şikayet prosedürünü uygulatmak durumundadır. Aksi halde yasal sürelerin dolduğundan bahisle şikayetin süre yönünden reddedilmesi gündeme gelecektir ki bu husus borçlunun mağduriyet yaşamasına sebebiyet verebilir.
Sonuç olarak, Taşkın Haciz, alacaklı ve borçlu arasındaki hassas dengeyi sağlamayı amaçlayan bir hukuki düzenlemedir. Doktrin görüşleri, bu düzenlemenin insana saygı ilkesine uygunluğunu ve alacaklıların haklarının korunmasını değerlendirmektedir. Hukuki uygulamalardaki gelişmeler ve yargı kararları, Taşkın Haciz konusundaki tartışmaların şekillenmesinde etkili olacaktır.
Bkz: YARGITAY 10.HUKUK DAİRESİ E:2005/654 , K: 2005/3728
“6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 62’nci maddesi karşısında; Mahkemece, davacının mal beyanında beyan ettiği ve haczedilen taşınır ve taşınmaz malları üzerinde değer tesbitine yönelik araştırma yapıldıktan sonra borç aslı ve hesaplanacak gecikme zammına yetecek miktar mal üzerindeki haczin devamı ile diğer mallar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.”