Taraflardan birinin boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olması haline, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, ilgili taraf geçimi için diğer taraftan karşı tarafın mali gücü oranında nafaka talep edebilir. Bu nafaka “yoksulluk nafakası” olarak adlandırılır ve boşanma ile yoksulluğa düşecek olan eş lehine hükmedilir.
Şayet müşterek çocuk da mevcutsa bu halde yukarıda bahsedilen yoksulluk nafakasına ek olarak çocuğun giderlerinin karşılanması adına velayeti alan kişi lehine yine karşı taraftan mali gücü oranında nafaka talep edilir. Bu nafaka ise “iştirak nafakası” olarak adlandırılır.
Boşanmanın üzerinden süre geçmesi ile birlikte yoksulluk nafakası, çeşitli sebeplerle taraflara düşük gelmeye başlayabilir. Böyle durumlarda kendisine nafaka ödenen tarafın nafakanın arttırılmasını talep hakkı mevcuttur. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 176. Maddesinin 4. Fıkrasında düzenlenmiştir:
“Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.”
Aynı şekilde iştirak nafakası da düşük gelmeye başlayabilir. Bu nafakanın da artırılması talep edilebilir. Bu husus Türk Medeni Kanunu’nun 331. Maddesinde düzenlenmiştir:
“Durumun değişmesi hâlinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.”
Hem iştirak hem de yoksulluk nafakasındaki artışta, normal şartlarda ÜFE oranı uygulanmaktadır. Ancak tarafların maddi durumlarındaki değişiklikler (örneğin nafaka verenin maddi durumunda bir artış gerçekleşmesi veya nafaka alan tarafın maddi durumunun kötüleşmesi), çocuğun giderlerinin artması, hayat koşullarında değişiklik meydana gelmesi, ekonomik değişiklikler gibi sebeplerin varlığı halinde nafakanın artırımı talep edilebilecektir. Burada artırım oranını takdir yetkisi mahkemeye aittir.
Nafakasının artırılmasını isteyen taraf, kendi bulunduğu yerdeki aile mahkemesine başvuru yaparak nafakanın arttırılmasını talep edebilir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/10912 E. 2017/995 K. 08.02.2017 tarihli kararı
“Dava, tedbir nafakasının artırımı talebine ilişkindir.
Dosyada toplanan bilgi ve belgelerden; davacının ev hanımı olduğu, gelirinin bulunmadığı, aylık 450 TL kirada oturduğu, davalının ise aile hekimi olduğu, aylık gelirinin ….500 TL olduğu, 600 TL kirada oturduğu anlaşılmaktadır.
… Aile Mahkemesinin 2014/276 Esas, 2014/457 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasında görülen boşanma davasında feragat nedeniyle davanın reddine, … lehine hükmedilen 750 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiş; 26.05.2014 tarihinde … tarafından açılan tedbir nafakasının artırımı davasında … Aile Mahkemesinin 2014/558 Esas, 2015/93 Karar sayılı kararı ile davacı lehine dava tarihinden itibaren 850 TL tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Önceki nafakanın dava tarihi olan 26.05.2014 tarihinden bu artırım davasının açıldığı 01.07.2015 tarihi arasında … yılı aşkın bir süre geçmiş olması bu süre içinde davacının ihtiyaçlarının doğal olarak arttığı ve davalının gelirinde de öncekine nisbeten artış olduğu ve paranın da enflasyon oranında değer kaybına uğramış olduğu bir gerçektir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, nafakanın en azından TÜİK tarafından yayınladığı ÜFE oranında artırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2012/16754 E. 2012/22047 K. 18.10.2012 tarihli kararı
“İştirak nafakası, çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşulları ile genel ihtiyaçlar ve ana babanın mali durumuna göre takdir edilir. Somut olayda; davacı annenin iş bulduğunda gündelikçi olarak çalıştığı, 500-600 TL civarında kazancının olduğu, aylık 300 TL kira parası ödediği; davalının ise sebze halinde asgari ücretle çalıştığı, eski işyerinin tasfiye edildiği, yeniden evlendiği bu evliliğinden 3 yaşında bir çocuğunun olduğu, kira vermediği anlaşılmıştır. Taraflar 28.02.2006 tarihli ve 04.01.2007’de kesinleşen boşanma ilamıyla boşanmışlar ve müşterek çocuğa aylık 150 TL iştirak nafakası bağlanmıştır. İş bu dava; 05.11.2010 tarihinde açılmıştır. Müşterek erkek çocuğun 10 yaşında ilköğretim öğrencisi olduğu, köyde yaşadığı ve köy okuluna gittiği anlaşılmaktadır. Buna göre; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, davalının işlerinin bozulması, çocuğun köyde yaşayıp eğitimine burada devam etmesi, iştirak nafakasının niteliği, özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktar çok olup, TMK 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır. Mahkemece, endekse göre uygun bir miktarda nafaka artışına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/4645 E. 2021/5308 K. 28.6.2021 tarihli kararı
“Dosya kapsamından; tarafların 14.04.2015 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine aylık 15.000 TL yoksulluk nafakasına karar verildiği, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan 1 yıldan uzun bir süre geçtiği anlaşılmaktadır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Ankara BAM 28. Hukuk Dairesi 2019/1258 E. 2020/231 K. 5.3.2020 tarihli kararı
“…davacı kadının ev hanımı olduğu, dükkân vasfındaki taşınmazdan davacının payı gereği elde ettiği yıllık gelirinin yaklaşık 3.000 TL olduğuna ilişkin beyanı değerlendirildiğinde davacının malvarlığından geçimini temin etmek için yoksulluk sınırının üstünde bir gelir elde etmediği , Davalının emekli esnaf olduğu, dosya kapsamından; tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, nafakanın niteliği, davacı kadının zorunlu ihtiyaçları, daha önce hükmedilen nafaka tarihinden itibaren, dava tarihine kadar geçen süre ile özellikle nafaka yükümlüsünün gelir durumu ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesince davanın reddinin isabetli olmadığı değerlendirilmekle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davacı kadın yararına aylık 240 TL olan yoksulluk nafakasının 360 TL artırılarak aylık 600 TL yoksulluk nafakasına çıkartılmasına, nafakanın her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oran artırılmasına karar vermek gerekmiştir.”