Trafik kazası esnasında, kaza yapan aracı kullanan şahıs ile aracın sahibinin aynı kişiler olmaması durumunda, aracın sahibi, “kusursuz sorumluluk ilkesi” gereğince hukuken sorumludur.
Aracın bir başkasının kontrolündeyken kazaya karışmış olması, araç sahibinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Kaza esnasında aracı kullanan şahıs ise Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde düzenlenen “haksız fiillerden doğan borç ilişkileri” maddesi gereğince, genel hükümlere göre sorumlu olacak ve sorumluluğu kusur oranıyla sınırlı olacaktır. Başka bir deyişle, sürücü kusurlu şekilde sebebiyet verdiği bir kazada, kendi kusur oranıyla sınırlı olmak üzere, aracın sahibi ve sigortacı ile birlikte müteselsilen sorumlu olacaktır. Burada zarar görenin sorumluluğunu azaltan/kaldıran sözleşme hükümleri geçersizdir.
Kaza sonrası tazminat ödemesini, sürücü olmayan araç sahibi karşılamış ise, sigorta şirketine ve kusuru oranında sürücüye rücu hakkı vardır.
İLGİLİ MEVZUAT
- İşleten ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu:
Karayolları Trafik Kanunu – Madde 85/5
İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. - Adam Çalıştıranın Sorumluluğu
Türk Borçlar Kanunu – Madde 66
Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir. - Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkilerinde Sorumluluk
Türk Borçlar Kanunu – Madde 49
Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de bu zararı gidermekle yükümlüdür. - Ceza Sorumluluğunun Şahsîliği
Türk Ceza Kanunu – Madde 20
Ceza sorumluluğu şahsîdir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
EMSAL KARAR
T.C. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.09.2004 tarihli 2003/13798 E. 2004/8129 K. sayılı kararı
“Motorlu aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiralayan kiracı, işleten sayılır. Bu hüküm, araç üzerindeki fiili hakimiyet ve iktisaden yararlanma ilkesi dikkate alınarak getirilmiş bir düzenlemedir. Mahkemece, salt malik sıfatı yeterli görülerek davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru olmamıştır.
Dava, TTK’nın 1301’nci maddesine dayalı kasko sigorta rücu davasıdır. Davalılardan Candan vekili, müvekkiline ait hasar veren aracın yazılı kira sözleşmesi ile 6 aylığına dava dışı rent a car firmasına müvekkilince kiraya verildiğini savunarak, husumet itirazında bulunmuş, bu firma aleyhine aracı iade etmediğinden bahisle suç duyurusunda bulunmuş, buna ilişkin yazılı belgeler sunmuş, dinlenen bu davalı tanıkları bu savunmayı doğrulamışlardır. Mahkemece, bu davalı ile kiracısı dava dışı firma arası iç ilişki bulunduğu gerekçesiyle, bu davalının malik sıfatı gözetilerek, sorumluluğuna karar verilmiştir.
Oysa, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3 ncü maddesindeki işleten tanımına göre, motorlu aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiralayandan alan kiracı, işleten sayılmaktadır. Bu hüküm, araç üzerindeki fiili hakimiyet ve iktisaden yararlanma ilkesi dikkate alınarak getirilmiş bir düzenlemedir.
O halde mahkemece, bu davalı vekilinin husumet itirazının, bu açıklamalar ışığında değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu davalının salt malik sıfatı yeterli görülerek, eksik incelemeye ve yanlış gerekçeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.”
SONUÇ
İlgili Kanun maddeleri, emsal içtihat ve hukuki bilgiler çerçevesinde, uzun süreli araç kiralama sözleşmesi yapılarak (emsal içtihat doğrultusunda minimum 6 ay), araç maliki olmayan sürücüye işleten sıfatı kazandırılarak, gerçek araç malikinin olası kazalarda mesul olabileceği zararlardan kurtarılması mümkün görünebilmektedir. Bahse konu kiralama sözleşmesinin resmi olarak yapılması ispat açısından yararlıdır. Bunun dışında tanık delilinin de bu tür uyuşmazlıklarda gündeme gelmesi söz konusu olmaktadır ki mutlak ispat açısından resmi şekilde yapılacak araç kiralama sözleşmeleri önem arz etmektedir.
Belirtmek gerekir ki uzman avukatların bilgisi ve rehberliği dahilinde gerekli adımların atılması ve hukuki tespitlerin tertibi, uyuşmazlıkların minimum hasar ile çözülmesi noktasında önem taşımaktadır.