İbra, bir kimsenin herhangi bir hukuki ilişki nedeniyle karşı tarafın kendisine olan ödeme yükümlülüğü de dahil olmak üzere her türlü yükümlülüklerini sona erdirme iradesini ortaya koymasıdır. İş Hukuku açısında açıklamak gerekirse, işçinin, işverenden kıdem, ihbar, fazla mesai de dahil olmak üzere iş ilişkisinden kaynaklı her türlü hak ve alacağını aldığına ve bu kapsamda işverenden hiçbir hak ve alacak talep etmeyeceğine ilişkin beyanıdır.
Peki bu beyanın geçerli olması için hangi şartlar aranır? Eski Borçlar Kanunu döneminde bu hususa ilişkin net bir düzenleme bulunmamaktaydı. Ancak Yeni Türk Borçlar Kanunu ile birlikte bu hususta düzenleme yapıldı. Türk Borçlar Kanunu’nun 420. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca;
“İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.”
Söz konusu kanun maddesinden görüleceği üzere bir ibra sözleşmesinin geçerli olabilmesi için:
- Yazılı olması gerekir.
- İbra tarihi ile sözleşmesinin sona erme tarihi arasında en az 1 aylık süre olması gerekir.
- İbra konusu alacağın türü diğer bir ifade ile neye ilişkin olduğu ve bu alacağın miktarının açıkça belirtilmesi gerekir.
- İbra konusu ödemenin banka aracılığıyla yapılması gerekir.
Yargıtay içtihatları ile bunlara ek geçerlilik şartları getirilmiştir. Nitekim Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bu hususu özetleyen bir karar vermiştir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2020/4030 E. 2021/1950 K. sayılı kararı şu şekildedir:
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
A) Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir.
Bu kapsamda iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibranameler geçersizdir.
B) İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).
İbranamenin tarih içermesi gerekir, tarihsiz ibranameler geçersizdir.
C) İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. İbranamedeki irade fesadı hallerinin, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K).
Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi esnasında işçinin iradesinin sakatlanması halinde, ibraname geçerli kabul edilmez.
D) İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
İbra sözleşmesinin konusu, işçinin hak kazandığı alacaklar olmalıdır.
E) Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).
İbra sözleşmesi kapsamında yapılacak ödemenin kısmi olmaması gerekir.
F) Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).
İbra sözleşmelerinin miktar içermesi esastır. Şayet miktar içermiyorsa, bu tür ibranamelerin geçerliliği ile ilgili olarak fesihten sonra düzenlenmesi ve alacak kalemlerinin tek tek sayılması büyük önem arz etmektedir.
G) Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K.).
İbranamelerde, ihtirazi kayıt bulunmaması gerekir.
H) İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
İbra, kısmi olarak verilebilir; işçi, alacaklarının bir bölümü için de işvereni ibra edebilir.
Yukarıda detaylı olarak açıkladığımız üzere ibranamenin geçerli olması için hem kanunda belirtilen hem de Yargıtay içtihatlarında belirtilen unsurları taşıması gerekir. Bu kapsamda hazırlanacak ibranamelerde avukattan danışmanlık alınması büyük önem arz etmektedir.